1 ve 2. Sezonun Eleştirisini Okumak İçin Tıklayınız.
Hatırı sayılır bir hayran kitlesi olan True Detective dizisinin 3. sezonunun final bölümü yayınlandı. Her sezonunda farklı bir cinayet vakasını farklı dedektiflerle beraber çözüme kavuşmasını işleyen dizi, ilk sezona daha yakın bir duruş sergiliyor.
Moonlight (2016) ve Green Book (2018) filmleriyle “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında Oscar kazanan Mahershala Ali başrolde oynarken Stephen Dorff ve Carmen Ejogo dikkat çeken diğer isimler arasında yer alıyor. İlk iki sezonda rol dağılımı dedektifler arasında daha eşit bir şekilde paylaştırılırken üçüncü sezonda Wayne Hays karakteri ön plana çıkıyor. Dedektif Roland West ise özellikle ilk bölümlerde silik kalıyor ama finale doğru kendine daha çok yer buluyor.
3. sezon için hatırlamak ve yüzleşmek temasının kullanıldığını söyleyebiliriz. Normalde bu tarz suç türündeki yapımlarda, kurbanın hafızasıyla ilgili sorunlar yaşadığına sıklıkla rastlamışsınızdır. Yaşadığı travmatik deneyimden sonra şahit olduğu cinayeti yarım yamalak hatırlayan bir insanın zihnindeki boşlukları tamamlama süreci polisiye türünün sevdiği temalardan biridir. Tanık bazen katilin kendisi olabildiği gibi şahit olduklarından ötürü katilin sıradaki kurbanlarından biri konumunda da olabilir. Dedektif Hays’in hatırlamakta zorlanmasının ise gerçekleşen cinayetle doğrudan bir alakası yok. 2015’i temel alan dizide Dedektif Hays’in sorunlu hafızasına kendimizi emanet ederek geriye dönüşlerle 80’li ve 90’lı yıllara bakış atıyoruz. Dizide bu geriye dönüşlerin sıklıkla tekrarlanması, izleyicideki zaman kavramını da aynı dedektif gibi yerle bir edebilir.
Bu sezonda hatırlamak kavramı haricinde dikkat çeken diğer bir tema ise ırkçılık konusu. İlk iki sezonda beyaz adamların suç ve sistemle olan mücadelesi işlenirken başrole siyahi bir dedektif getirilerek işler daha çok zora sokuluyor. Mesela ilk sezonda taşraya ait olmayan ayrıksı fikirleriyle Dedektif Rust Cohle, sıklıkla kanunlara karşı gelmek zorunda kalıyordu veya var olan kanunlara rağmen adaleti sağlamaya çalışıyordu. Ama Dedektif Hays’in durumu biraz daha farklı. O, fikirlerinden dolayı değil aslında ten renginden dolayı ayrımcılığa uğruyor. Üniversite okumamış, Vietnam’da savaşmış ve sonrasında Nitelikli Suçlar Departmanı’nda işe girmiş. Genel olarak baktığımızda taşranın halkı ile kültürel olarak aynı konumda olmasına rağmen ırkından dolayı farklı bir dünyadan gelmişçesine tuhaf davranışlarla baş etmek zorunda kalıyor. Birçoğunu sineye çekmesine karşın çoğunlukla bunun acısını da eşinden çıkartmayı ihmal etmiyor.
Bu kısımdan sonrası spoiler içerir.
True Detective dizisinin 3 sezonuna genel olarak baktığımızda; işlenen bir cinayetle beraber yavaş yavaş gün yüzüne çıkan, dokunduğunu kirleten bir suç ağını temel alıyor. Ama bu sezonun daha kişisel bir hikaye üzerine konumlandığını ifade edebiliriz. İlk bölümlerin gidişatına baktığımızda diğer sezonlar ile aynı amaca sahipken final bölümüyle işlerin rengi değişiyor. Cinayet ve kayıp vakasının pedofili ve çeşitli kurumlarla bir alakasının olmaması ama o yönde bir gidişatın olduğu izlenimi bırakılması, izleyicide kandırılmışlık hissi yaratabilir. Hem de ilk sezonun dedektifleri Rust Cohle ve Marty Hart’a 7. bölümde açıkça atıfta bulunmuşken… Farklı zaman dilimlerinde aynı davanın üzerinde çalışma ve bir tarikata aitmişçesine geride bırakılan deliller, ilk sezonu anımsatan detaylar arasında yer alıyordu. İlk sezonda duyduğumuz “Zaman, düz bir çemberdir. Yaptığımız ya da yapacağımız her şeyi tekrar yapacağız, tekrar…” cümlesi ile uyumlu bir şekilde ilerleyen 3. sezon, final bölümüyle biraz hayal kırıklığı yaratabilir. Açıkçası 1. ve 2. sezonu tamamen unutarak bu sezonu değerlendirmenizi tavsiye ederim. Bu sezonun belki de sıkça eleştirilere maruz kalmasına sebep olacak nokta da tam olarak burası olacaktır. Senaryosunu ilk sezonu anımsatan detaylarla örüp aslında başka bir şey anlatmaya çalışmak, hayran kitlesinin ekmeğini yemeğe çalışmanın bir göstergesi olduğunu da söylemek mümkün.
Diğer sezonlarda olduğu gibi True Detective dizisi yine suçu çözebilmemiz için izleyiciyi olaya dahil etmeyi tercih etmiyor. Bizi daha çok Dedektif Hays’in eşiyle olan aşk hikayesine katarak duygulara hitap eden bir sezonla karşı karşıya bırakıyor. Hatırlanmaya çalışılan bir cinayet, bir kayıp vakası ve bir aşk hikayesinin peşinden sürüklendiğimiz bu sezonda, en sonda çıkan Vietnam hatırası ise Dedektif Hays’in hatırlamak istemediği tek zaman dilimi olarak yorumlanabilir. Savaşın bahsi her açıldığında sinirlenen Hays’in gittikçe kaybolan hafızasından çıkan son hatıranın bu olması ise belki de sezonun en anlamlı sahnesi olabilir.
True Detective’in 3. sezonunu bütün olarak ele aldığımızda; var olan sistem ile savaşmak konusunda ilk iki sezona göre daha korkak davranan ve olayları kişiselleştiren bir yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Eğer zaman ve hafıza kırılmalarının yaşandığı polisiyelerden hoşlanıyorsanız tercih edebilirsiniz.
KÜNYE / IMDB
Yönetmen: Jeremy Saulnier, Nic Pizzolatto, Daniel Sackheim
Senaryo: Nic Pizzolatto, Graham Gordy, David Milch
Oyuncular: Mahershala Ali (Dedektif Wayne Hays), Stephen Dorff (Dedektif Roland West), Carmen Ejogo (Amelia Reardon), Scoot McNairy (Tom Purcell), Mamie Gummer (Lucy Purcell), Sarah Gadon (Elisa Montgomery), Ray Fisher (Henry Hays), Rhys Wakefield (Freddy Burns), Lena McCarthy (Julie Purcell), Phoenix Elkin (Will Purcell), Michael Rooker (Edward Hoyt)
Müzik: T Bone Burnett, Keefus Ciancia
Görüntü Yönetmeni: Germain McMicking, Nigel Bluck
Kurgu: Leo Trombetta
Ülke: ABD