Televizyonun ortaya çıkışıyla duraksama dönemine geçtiği Hollywood’a kendi hayalleriyle süslediği bir yorum getiren Quentin Tarantino’nun son filmi Once Upon a Time… in Hollywood (Bir Zamanlar Hollywood’da, 2019) nihayet vizyona girdi. Tarantino sinemasından beklenildiği üzere; irili ufaklı rollerde görünen popüler isimler, göze sokulan ayak fetişizmi, göndermeler ve vahşi sahneler mevcut. Vizyona girdiğinde karışık yorumlar alan bu filmin en göze batan tarafı ise kült olabilecek sekansların ve dikkat çeken karakterlerin yetersizliği. Yönetmenin kendi üslubunu güncellemek yerine sadeleştirmeyi tercih etmesi, filmin notunu kıran detaylar arasında yer alıyor. Çünkü Tarantino Sineması, vahşetin yanı sıra ödünç aldığı film sahneleri ve arkadaş ortamı geyikleriyle ön plana çıkar. Ama bu sefer Hollywood’un ortasında bir filme imza attığından normalde ancak geveze karakterlerin muhabbetlerini süsleyebilecek olan sahneler kanlı canlı önümüze çıkıyor. Gerçek karakterlere yeni hikayeler yazan Tarantino ise bu sefer uçuk düşlerini görsel olarak ortaya koyuyor. Kimilerini incitebilecek olan eğlencelik sahneler, lafta kalmayarak maalesef derinliği olmayan bir parodiye dönüşüyor.
Tarantino, sinema ve sinefillik konusunda detaycı olsa da üslup olarak ince düşünen toplumsal hassasiyetleri umursayan filmlere hiçbir zaman imza atmadı. Bu umursamaz bakış açıyla ırkçı ve kadın düşmanı olmakla suçlanan yönetmen, aynı aldırmaz tutumu sergilemeye devam ediyor. Ayrıca Hollywood’u anlatıp doğru düzgün eleştirel bir bakış açısı sunmayan nadir filmlerden biri olduğunu da söylemek mümkün. Düşüşte olan eski şöhretlerden Rick Dalton ve dublörü Cliff Booth’a odaklanan film, yan hikayesinde ise Manson Ailesi ve oyuncu Sharon Tate’e odaklanıyor. 2017’de ölen Charles Manson, yeniden doğmuşcasına yakın zamanda 3. defa bir kurmacanın içine dahil oldu. Mindhunter 2. sezon ve Charlie Says (2018) ile gündeme gelen Manson’ın bu filmde, azmettirdiği ve çok ses getiren toplu cinayetler öncesine odaklanılıyor.
(Yazının bundan sonrası filmin sürprizlerini içerir.)
Filmin başrolünde Rick Dalton (Leonardo DiCaprio) olmasına rağmen asıl kahramanın dublörü Cliff Booth (Brad Pitt) olduğu aşikâr. Aynı çekimlerde olduğu gibi gerçek hayatında da tehlikeli sahnelere balıklama atlayan Cliff Booth, Rick Dalton duygusal çöküş yaşayadursun dönemin Hollywood’unun değil ama “Once Upon a Time… in Hollywood”un kahramanı oluyor. Zaten Tarantino’nun bir dublörün kahraman statüsüne ulaşabilmesi için çabaladığı fazlasıyla belli oluyor. “Kinayeli” bir şekilde dublörün filmdeki yolculuğunu kısaca anlatmak gerekirse; Bruce Lee’yi döven, Manson Ailesi’nin yuvasında yiğitliğiyle göz dolduran Cliff Booth, bir yandan da 18 yaşından küçük olduğu belli olan bir kızın oral seks teklifini reddederek gönüllerin şampiyonu oluyor. Finalde yaptıklarıyla ise bir dublöre yakışırcasına isimsiz kahramanlığını taçlandırıyor. Sadece “dırdırcı” karısını öldüren ve ceza almayan Cliff Booth karakteri üzerinden değil, kadına genel olarak bakış açısında sorunların olduğu filmde, bu noktada Sharon Tate’e de bakmak gerekir. Gerçek hayatta Manson Ailesi tarafından bebeğini doğurmasına sayılı günler kala katledilen Sharon Tate, Once Upon a Time… in Hollywood’dan sağ çıkmayı başarıyor. Film boyunca dans etmek ve yüzüne yayılan kocaman gülümsemesi haricinde pek bir işlevi olmayan Sharon Tate karakterinin Tarantino’nun vahşetiyle yüzleşmemesi için herhalde bu kadar yetersiz olması gerekiyordu. Sharon Tate’in finalde ölmemesini iyi niyetli bir çaba olarak görmek mümkün olduğu kadar şahsen asıl sebebin Rick Dalton ve Cliff Booth’un çıkmaza giren arkadaşlıkları ve kariyerinin ancak bir meleğin dokunuşuyla düzlüğe çıkabilecek olması. Yoksa Sharon Tate ile izleyicinin empati kurabileceği pek bir özellik mevcut değil.
Once Upon a Time… in Hollywood, kariyeri bitmek üzere olan eski bir oyuncunun çırpınışlarını ve etrafında gelişen olayları anlatırken kara mizah, parodi ve gerilimden destek alarak kısa bir zaman diliminin panoramasını anlatmaya çalışıyor. Bütün dünyanın gözlerini diktiği Hollywood’da unutulmak üzere olan eski şöhret ve dublörü ile dışlanmış hippileri bir noktada birleştiren Tarantino, arzuladığı bir düşü filme aktarıyor. Lav silahıyla Manson müridini öldüren Rick Dalton’un, genç ve yetenekli Roman Polanski’nin filmlerinden birinde oynama ihtimali ile mutlu sona kavuşan Tarantinovari bir masal… Sadece bir film olduğunu düşündüğümüzde bile etik anlamda sorunlu, yetişkinlere yönelik bir masal olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
KÜNYE / IMDB: 8,1
Yönetmen ve Senarist: Quentin Tarantino
Oyuncular: Leonardo DiCaprio (Rick Dalton), Brad Pitt (Cliff Booth), Margot Robbie (Sharon Tate), Margaret Qualley (Pussycat), Emile Hirsch (Jay Sebring), Timothy Olyphant (James Stacy), Julia Butters (Trudi), Austin Butler (Tex), Dakota Fanning (Squeaky Fromme), Bruce Dern (George Spahn), Mike Moh (Bruce Lee), Luke Perry (Wayne Maunder), Damian Lewis (Steve McQueen), Al Pacino (Marvin Schwarz), Rafal Zawierucha (Roman Polanski), Lorenza Izzo (Francesca Capucci), Lena Dunham (Gypsy), Madisen Beaty (Katie), Mikey Madison (Sadie) James Landry Hébert (Clem)
Görüntü Yönetmeni: Robert Richardson
Kurgu: Fred Raskin
Ülke: ABD, İngiltere, Çin