Jessica Hausner’in yönetmenliğini yaptığı bilim kurgu Little Joe (Küçük Joe, 2019), yine iyi niyetle yapılan bir icadın kötü sonuçlar doğurmasını işliyor. Tanrının işine karışılmamasını salık veren yapım, 18. Filmekimi’nde gösterildi. 13 Aralık’ta ise Başka Sinema kapsamında vizyona girecek. Başrol oyuncusu Emily Beecham’in Cannes Film Festival’inde En İyi Kadın Oyuncu ödülü aldığını da hatırlatalım.
Alice, eşinden boşanmış tek oğluyla beraber yaşayan, işkolik bir bilim insanıdır. Genetiğiyle oynayarak ürettiği çiçeğe oğlundan esinlenerek “Little Joe” adını verir. Laboratuvar ortamında yaratılan bu yeni bitki türü, saldığı hoş kokuyla çevresindekilerin mutlu olmasını sağlar. Daha test aşamasında olan ve çiçek fuarı ile uluslararası tanıtımı yapılacak olan Little Joe, bazı garipliklere yol açar. Alice, ilk başta çiçeği korumak istese de gittikçe yarattığına şüphe ile yaklaşmaya başlayacaktır.
Var olduğumuzdan beri yaşam koşullarını iyileştirme odaklı yeni yollar ararken ilerleme kaydettik ama insana özgü çoğu duyguyu da yitirmeye başladık. Antidepresan kullanımı gittikçe artıyor ve insanların mutlu olması artık küçük şeylerle mümkün değil. Reklamların vaat ettiği o çok istediğimiz ürünlere sahip olduğumuzda dünyamız acaba kaç saniyeliğine güzelleşebiliyor veya vücudumuzun salgıladığı serotonini arttırmak için 10 yol gibi yazılara bir göz gezdirmek gerçekten işe yarıyor mu? Mutlu olmak için veya sadece ayakta kalabilmek için çoğu zaman dışarıdan takviye almamız gerekiyor.
Peki bir çiçeğe uygun koşullarda baktığımızda bizi mutlu etse… çağın hızına yetişebilmemiz için gayet makul bir fikir. Fakat evrenin doğasında var olmayan bir türün insan doğasını iyileştirebilmesi mümkün olabilir mi? Yeni şeyler bir yandan umut verirken öte yandan da içimize korku salar. Farklı insanlardan toplanan organlarla yeni bir insan yaratmak (Frankenstein), hayvanları insanlaştırmaya çalışmak (Dr. Moreau’nun Adası) gibi deneylerin iyi sonuçlanmadığını artık hepimiz biliyoruz. İnsan doğasına müdahale eden her yenilik, kitap ve filmlerde kötü sonuçlanıyor. Peki Little Joe ötekilerden farklı olabilir mi? Açıkçası film bir gizem yaratmaya çalışsa da doğrudan çiçeğin kötü olduğunu söylediğinden filmin pek de heyecanı kalmıyor. Sadece Little Joe’nun kaç kişiyi etkisi altına alabileceğini ve piyasaya sürülmesine engel olunup olunamayacağı soruları geriye kalıyor. Böylece kendini tekrar etmeye başlıyor ve Alice karakterinin üstüne çok yük biniyor. Yan hikaye olarak ise çocuğu ve işi arasında kalan Alice’in aile hayatı, terapi seansları sırasında masaya yatırılıyor. Duygularını dışarı vurmaktan kaçınan Alice’i çözmeye çalışıyoruz ama bu da yeterli olmuyor.
Little Joe filminde en çok dikkat çeken ise kullandığı soğuk ve sıcak renkleri dengeleyerek hikayesiyle bütünleştirmeyi başarması. Kırmızı Little Joe, soğuk renkler arasında daha ihtişamlı görünüyor. Sık sık araya giren ve izleyiciyi efsunlamaya çalışan müzik ise ilk başlarda filme gerginlik katmayı sağlasa da bir süre sonra can sıkıcı bir hal alıyor. Sakin ama gergin görselliği perçinlemek yerine aksine fazla yükselerek filmin atmosferinden çıkmanıza yol açıyor.
Genel olarak Little Joe, ilginç konusu ve kullanılan renkler ile dikkat çekici olmasına rağmen senaryonun bütününe baktığımızda yavan kalıyor. Giriş ve sonucun fazla kısa olup gelişme kısmına yüklenilmesi senaryonun dengesini bozuyor ve tekrara düşmesine yol açıyor. Alice’in şüpheye düştüğü detayları izleyicinin bilmesi, merak duygusunu öldürürken “sonunda ne olacak” sorusu haricinde elimizde pek de bir şey kalmıyor. Çok ilginç, alt metinlerle doldurulabilecek ve kafa patlatılabilecek bir konusu olmasına rağmen maalesef senaryonun üstüne çok düşülmemiş.
KÜNYE / IMDB: 5,8
Yönetmen: Jessica Hausner
Senaryo: Géraldine Bajard, Jessica Hausner
Oyuncular: Emily Beecham (Alice), Ben Whishaw (Chris), Kerry Fox (Bella), Kit Connor (Joe), Phénix Brossard (Ric), David Wilmot (Karl)
Görüntü Yönetmeni: Martin Gschlacht
Kurgu: Karina Ressler
Ülke: Avusturya, İngiltere, Almanya
1 Yorum
21.yüzyıl insanın doğaya acımasızca müdahale ederek doğanın dengesini nasıl bozduğunu, açgözlülüğümüzün nelere mal olabileceğini anlatmasının yanında bilim insanlarının kapitalist sistemin köleleri haline gelerek etik değerlerini nasıl yitirdiğine ve aile ilişkilerinin nasıl bir çürümeye doğru evrildiğine dair göndermelerde de bulunuyor.
doğaya adeta bir tanrı gibi müdahale etmeye çalışmanın ağır bir bedeli olduğunu filmde görüyoruz. yani üreme özelliği elinden alınan küçük joe, içgüdüsel olarak bir şekilde üreme ve çoğalma yollarını sonunda bulur ama bu çoğalma öyle masumane bir yayılma değildir ve insanlar üzerinde ciddi yan etkileri olan bir tehlikenin de hızla yayılmasının habercisidir.
Küçük Joe açgözlülük ve mutluluk fetişizmi yüzünden insanlığın karanlık bir distopyaya doğru gidişini kısmen iyi anlatıyor. müthiş renk paleti ve sanat tasarımıyla öne çıkıyor. küçük joe, frankenstein’dan esinlenerek genetik mühendislik ve şüpheyle karşılanan bilimsel gelişmeleri sorguluyor.