Jussi Adler-Olsen’ın kitaplarından uyarlanan Afdeling Q yani Department Q Serisi 8 polisiye romandan oluşuyor. İskandinavlara özgü polisiyeleri tanımlayan nordic noir türüne ait olan bu serinin şimdilik 4 kitabı sinemaya uyarlandı, beşincisi de yolda…
Polis şefi Carl Mørck ve yardımcısı Assad ile serinin her filminde ayrı bir vakaya odaklanılır. Başına buyruk ve bir o kadar da huysuz olan Carl’ın yaptığı bir hata, ortağının sakatlanmasına ve diğer bir iş arkadaşının ise olay yerinde ölmesine sebep olur. Bunun üzerine Carl, Q Departmanına atanır. Üzerinden uzun yıllar geçen dava dosyalarını kapatmak amacıyla kurulan bu departmana, Carl yeni bir soluk getirir. Başlarda yardımcısı Assad ile anlaşamasalar da polisiye türündeki her “zoraki ortak” temalı filmlerde olduğu gibi birbirlerine sonradan ısınırlar.
Polisiye açısından bakarsak yeni işlenmiş suçlar yerine yıllara dayanan vakaların peşinde koşulur. Bunun için sık sık geriye dönüşlere başvurulur. Katilin kim olduğu az buçuk tahmin edilse bile en önemlisi kurbana ulaşmak ve geciken adaleti sağlamaktır.
Her İskandinav polisiyesinde olduğu gibi tişörtle gezmenin mümkün olmadığı soğuk ve kasvetli bir hava egemendir. Ama yine de alışkın olduğumuz üzere kar ile çok da haşır neşir olmayız. Karanlık ve soğuk bir atmosferin yanı sıra mat renkler, serinin geneline hâkim olur.
Seriye geçmeden kısaca karakterlerden bahsedelim.
Carl Mørck (Nikolaj Lie Kaas)
Eşinden boşanmış, arada üvey oğluyla muhatap olan ve aile bağları hatta tüm insanlarla iletişimi zayıflamış bir adamdır. Bir sevgili bulabilmek için arada çaba gösterse de denemeleri başarısızlıkla sonuçlanır. Onun için hayatına devam etmesini sağlayan tek motivasyon kaynağı suç dosyalarıdır. Her dosyaya şüpheyle yaklaşan Carl, bir intihar vakasının aslında kaçırılma olduğunu veya bir mektuptan yola çıkarak cinayetleri çözmeyi başarabilir. Kötüler ile anti kahramanlar arasındaki farkı iyi anlar ve aynı kefeye koymaz. İçki ve sigara vazgeçilmezidir.
Carl Mørck’u canlandıran Danimarkalı oyuncu Nikolaj Lie Kaas’ı kara komedi severler Anders Thomas Jensen’in filmlerinden hatırlayacaktır. Ayrıca bir psikopatı canlandırdığı Kærlighed på film (Just Another Love Story, 2007) filminde de başarılı bir performansa imza atmıştı.
Assad (Fares Fares)
Basit bir mühür basma işinden Q Departmanına transfer olan Assad için en büyük zorluk tabii ki Carl’a katlanmaktır. Çünkü onun tam tersine iletişimi kuvvetlidir ve herkese kendini sevdirmeyi başarır. Genellikle ırkçılığa ve imalı bakışlara maruz kalır ama artık alışmıştır ve pek umursamaz. Tabii ki herkesin bir dayanma gücü vardır ve 4. filmde bardağı taşıran son noktayı görmek mümkün.
Assad’ın Müslüman olması Carl ile aralarında kültürel olarak farklılıklara yol açar ama bu durum, iki karakterin birbirini dengelemesini sağlar. Dışarıyla iletişime kapalı olan Carl’ın aksine Assad, Mevlana veya Yunus Emre gibidir. Hayatı boyunca ezildiğinden zor durumda olanlarla hemen kaynaşabilir, anlayışlı ve sabırlıdır.
Başladıkları suç dosyalarında ilk önce kanunlara uygun davranmaya çalışır ama bir süre sonra olayın çözüme kavuşabilmesi için bazı kuralları çiğnemek zorunda olduğunun farkındadır. Carl’ın en büyük destekçisidir ve onun arkasını kollar.
Assad’ı canlandıran Fares Fares, Lübnanlıdır ama uzun yıllardır İsveç ve Danimarka filmlerinde boy göstermektedir. En son, çok ses getiren Chernobyl (2019) dizisinde de rol almıştı. Mısır’da geçen ama klasik kara film tadı alabileceğiniz The Nile Hilton Incident (Kahire Sırları, 2017) filminde ise başrolde yer almıştı.
Rose (Johanne Louise Schmidt)
Ekibe 2. filmle dahil olan Rose, Carl’a dayanamayıp kaçan sekreterlerden sonra Q Departmanı’nın en kalıcı üyesi olmayı başarır. Araştırmacı ruhu ve biraz da Assad’ın hatırına bu görevi üstlenmeye devam eder. Titiz ve çalışkan olmasıyla Carl ve Assad’ın iş yükünü azaltarak vakaların çözülmesine yardımcı olur.
Rose’u canlandıran Johanne Louise Schmidt sinemaya Fasandræberne filmiyle adım attı. Yeni başladığı oyunculuk kariyerine ise Danimarka yapımlarıyla devam ediyor.
–
Department Q Serisi hakkında genel bir bakış açısı sağladığımıza göre artık kronolojik olarak filmlere kısaca göz atabiliriz. Her seferinde ayrı vakaya odaklanıldığından istediğiniz filmden izlemeye başlayabilirsiniz ama karakter gelişimi açısından baştan başlarsanız daha çok keyif almanız mümkün.
Kvinden i buret (Department Q: The Keeper of Lost Causes / Kafesteki Kadın, 2013) – IMDB: 7,2
Yönetmen: Mikkel Nørgaard
Department Q Serisi’nin ilk filminde Carl Mørck ve Assad ortaklığında ilk vakaya odaklanıyoruz. Carl’ın yıllar önce almak isteyip de alamadığı dosyaya göre Merete adında bir kadın, gemiden atlayarak intihar etmiştir. Ama Carl ilk duyduğundan beri bunun bir intihar vakası olmadığının farkındadır. Normalde dosyayı kapatması gerekirken olayın detaylarını araştırmaya başladığında haklı olduğunun farkına varacak ve kadının yaşıyor olma ihtimalinin üzerinde duracaktır.
Fasandræberne (Department Q: The Absent One / Sülün Katilleri, 2014) – IMDB: 7,1
Yönetmen: Mikkel Nørgaard
Q Departmanı’nın başarısı üzerine yaşlı bir adam Carl’dan yardım ister ama reddedilir. Bunun üzerine intihar eden adama karşı vicdan azabı duyan Carl, adamın topladığı delillerden yola çıkarak olayı araştırmaya başlar. Birbiriyle bağlantılı zengin çocukları ve ortadan kaybolan Kimmie arasındaki ilişkiyi ve ikizlerin cinayetlerini çözmek için Assad ile beraber tehlikeli bir maceraya atılacaklardır.
Flaskepost fra P (Department Q: A Conspiracy of Faith / İnancın Tuzağı, 2016) – IMDB: 7,0
Yönetmen: Hans Petter Moland
İkinci filmde psikolojik olarak yıpranan Carl’ın toparlanması için biraz zamana ihtiyacı vardır. Fakat okyanusta bulunan şişeden çıkan eski bir not, onu tekrardan görevinin başına çağırır. Dini sorgulamayacak kadar inancını kaybetmiş olan Carl, bu sefer Yehova’nın Şahitleri mezhebindeki ailelerin, kaçırılan çocukları için yardıma koşacaktır. Tabii ki Müslüman Assad ile sık sık dini tartışmalara girişmekten de geri kalmaz.
Journal 64 (The Purity of Vengeance / İntikamın Saflığı, 2018) – IMDB: 7,4
Yönetmen: Christoffer Boe
Assad, Q Departmanı’nı bırakıp dolandırıcılık bölümüne geçmeyi kafaya koymuştur. Bunun en önemli sebebi de Carl’ın soğuk mizacı ve umursamaz tavırlarıdır. Ayrılmasına bir hafta kala ilginç bir vaka ortaya çıkar. Bir apartman dairesindeki gizli bir odada, bir masanın etrafında oturan mumyalanmış 3 ceset ve bir boş sandalye bulunur. Olayı çözmeleri için eski defterleri kurcalamaları gerekecektir. Serinin dördüncü filminde bu sefer Carl’dan çok Assad ön plana çıkar. Naziler ile yarışacak çirkinlikte bir tarihsel gerçekliğe dayanan Journal 64, şimdilik serinin son filmi.
Marco effekten (The Marco Effect, 2020) – IMDB: ?
Yönetmen: Martin Zandvliet
Oyuncu kadrosunun değiştiği devam filmi Marco effekten (The Marco Effect) ise yeni projeler arasında yerini aldı. 5. filmde Carl Mørck’u Ulrich Thomsen, Assad’ı Zaki Youssef, Rose’u ise Sofie Torp canlandıracak. Kaldığı yerden devam eden serideki bu değişiklik bakalım Department Q’yu nasıl etkileyecek?