Korku sinemasına ilgi duyanlar Rob Zombie filmleri konusunda 3’e ayrılır. Bazıları yönetmenin tarzını severken bazıları nefret eder. Bazıları ise -ki bu en çok yaygın olan kesim- ilk iki filmini sevip “Rob Zombie de çok bozdu” derler. Bu dosyayı hazırlama amacım arıza bir tarzı olan yönetmenin sineması hakkında genel bir bilgi edinmenizi sağlamak.
1965 doğumlu Rob Zombie, gerçek ismiyle Robert Bartleh Cummings, heavy metal grubu White Zombie’nin solisti ve kurucularından biri olarak kariyerine başladı. Grubun ismini 1932 tarihli White Zombie filminden alırken kendi ismini de 1996 yılında Rob Zombie olarak değiştirdi. Çektiği korku filmlerine geçmeden önce yönetmenliğini yaptığı bazı kliplere kısaca değinelim. Çünkü filmlerinin izlerini daha en başta müzik kariyerinden fark edebilmek mümkün.
Klip Yönetmenliği
White Zombie’nin More Human Than Human (1995) şarkısının klibini çekerek yönetmenlik kariyerine başlayan Rob Zombie, korku türüne ilgisinin sinyallerini vermeye başlamıştı. Balkabağı, palyaço ve 70’lerden kalma çapaklı nostaljik çekim detayları onun daha başlamayan sinema kariyerinin vazgeçilmez öğeleri arasına girecekti. Müzik hayatına solo albüm yaparak devam eden Rob Zombie’nin 1998 yapımı Dragula klibi sessiz korku klasiği Dr. Jekyll and Mr. Hyde (1920) filminden bir sahneyle açılır. 1999’da çektiği Living Dead Girl klibi ise Dışavurumcu Alman Sinemasının en önemli örneklerinden olan korku klasiği The Cabinet of Dr. Caligari (1920) filmine benzer bir görselliğe sahiptir. 2001 yapımı Never Gonna Stop (The Red Red Kroovy) ile A Clockwork Orange (1971) filminin ikonik dünyasını klipleştirir. Rob Zombie’nin yönetmenliğini yaptığı kliplerde korku, şiddet, cinsellik gibi temalar sıkça kullanılır. Ayrıca vazgeçilmez oyuncularından olan eşi Sheri Moon Zombie de birçok klibinde yer almıştır.
Film Kariyeri
Film ve oyun müzikleriyle de sesini duyuran Rob Zombie’nin sinema yönetmenliğine geçişi 2003’te House of 1000 Corpses filmiyle olur. Çektiği kliplerdeki unsurları ve müzik tarzını sinema diline aktararak daha ilk filmiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarır. 70’lerin slasherları ve istismar sinemasının yanı sıra kan ve şiddet dolu B-filmlerden etkilenen yönetmen, çoğunlukla kemikleşmiş oyuncu kadrosuyla çalışır. Sheri Moon Zombie başta olmak üzere Sid Haig, Bill Moseley, Danny Trejo, Ken Foree, Jeff Daniel Phillips, Richard Brake gibi isimler sıklıkla yer alır. Malcolm McDowell 3, Brad Dourif ve Meg Foster ise 2 filminde oynamıştır.
Genel hatlarıyla Rob Zombie’nin tarzından bahsettiğimize göre artık filmografisine kısaca göz atabiliriz.
House of 1000 Corpses (2003)
Maceraperest 4 arkadaşın yaptıkları yolculuk sırasında psikopat bir ailenin eline düşmelerini anlatan film, Rob Zombie’nin video kliplerine benzer bir görselliğe sahip. İlk yönetmenlik denemesi olduğundan olsa gerek aklındaki tüm tuhaflıkları filme yedirerek B-film tadında bir çalışmaya imza atmış. Kült korku filmi The Texas Chain Saw Massacre (Teksas Katliamı, 1974) ile benzer temaya sahip olan House of 1000 Corpses, 70’ler atmosferi ve bol kanlı sahneleriyle de dikkat çekmişti. Film, 2000 yılında tamamlanmasına rağmen anlaştığı film şirketi ile sorun yaşayınca ancak 2003 yılında izleyiciyle buluşabildi. Enteresandır ki birkaç ay sonra da The Texas Chain Saw Massacre filminin yeniden çevrimi vizyona girmiştir.
Kült korku filmlerinden esinlenerek kendi kült karakterlerini yaratan Rob Zombie, ikinci filminde de psikopat ailenin maceralarını kaldığı yerden devam ettirir.
The Devil’s Rejects (Vahşet Çetesi, 2005)
House of 1000 Corpses ile acemiliğini üstünden atan Rob Zombie, sinemasal dilini bu filmle biraz sadeleştirdiğini ve oturttuğunu söyleyebiliriz. İlk filmde gençlerin gözünden psikopat aileyi tanırken The Devil’s Rejects ile bakış açımızı değiştiriyoruz. Aile bu sefer hem av hem de avcı konumunda yer alıyor. Böylece uçuk kaçık ve dehşetengiz aileyle daha çok özdeşleşmemiz sağlanıyor. Bu noktada The Texas Chain Saw Massacre filmi ile daha çok ayrışarak kendi tarzını yaratmayı başarıyor.
İlk filmdeki kemik kadro, Anne Firefly’ı canlandıran Karen Black’ın yerini Leslie Easterbrook’un alması haricinde değişmiyor. House of 1000 Corpses filminin çekimlerinden sonra yönetmenle evlenen Sheri Moon, The Devil’s Rejects’in jeneriğinde Zombie soyadıyla ilk defa arz-ı endam eder. İlk iki filmde olduğu gibi bundan sonra çekilecek tüm Rob Zombie filmlerinin kadrosunda yer alacaktır.
Werewolf Women of the SS (2007)
70’lerde örneklerini gördüğümüz Nazisploitation sinemasından ilham alan “Werewolf Women of the SS”, Grindhouse filmlerinin tanıtımı için çekilen sahte fragmanlardan biri. Bu fragmanlardan sadece Machete (2010) ve Hobo with a Shotgun (2011) uzun metraja uyarlanarak vizyon yüzü görebildi.
Hitler’in süper kadın ırkı yaratma planlarına dair olan Rob Zombie fragmanı ise dikkat çekmesine rağmen uzun metraja aktarılacağına dair bir çalışma halen mevcut değil. Fragmanın Udo Kier ve Sybil Danning’in yanı sıra Fu Manchu görünümlü bir adet Nicolas Cage içerdiğini de ekleyelim.
Halloween (2007)
John Carpenter’ın kült slasherı Halloween (1978) filminin üstüne 7 devam filmi çekilmişken Rob Zombie, bir yeniden çevrime imza atar. Michael Myers’ın hikayesini baştan başlatır ve hatta çocukluğuna iner. Orijinal filmde Carpenter, izleyicinin bir seri katille özdeşleşmesine izin vermezken Rob Zombie, tam tersini yapar. Michael Myers’ın kötücül tarafının sebeplerine iner ama formül tutmaz ve Halloween hayranlarını memnun etmeyi pek de başaramaz. Duygusal bir bağ kuracağımız ağdalı bir Michael Myers hikayesi ilginç olmasına rağmen belki de sıfırdan başka bir karakterle yola çıkılsaydı daha olumlu karşılanabilirdi. Üstüne üstlük içinde sevimli bir Laurie Strode barındırmasının da tuz biber ektiğini es geçmemek lazım. Sıkıcı geçen ilk yarının ardından filmin devamında nispeten toparlandığını söyleyebiliriz. Ayrıca iki kült isim Malcolm McDowell ve Brad Dourif’in kadroda yer aldığını hatırlatalım.
Halloween II (H II: Katliam, 2009)
2007’de Michael Myers’ın içine kapanmasını izlerken devam filminde bu sefer Laurie’nin bunalıma girmesini ve kökeniyle yüzleşmesini izliyoruz. Tabii ki o sırada Michael Myers geleneksel olarak hastaneden kaçıp öldürmeye devam ediyor.
İlk filmde Michael Myers’ın çocukluğunu canlandıran oyuncunun devam filminde değişmesi dikkatinizi çekecektir. Daeg Faerch’in artık 10 yaşında bir çocuğu oynamak için fazla büyüdüğünden yerine Chase Wright Vanek gelmiştir.
Rob Zombie ile çekilmiş iki Halloween filminin de açıkçası kanlı şiddet sahneleri haricinde pek bir artısı yok. Michael Myers’ın annesini canlandıran Sheri Moon Zombie’nin rolünün gereğinden fazla olması da devam filmini sekteye uğratan detaylar arasında yer alıyor. İlk filmi izlediyseniz seriyi tamamlamak adına ikinciyi de izleyebilirsiniz.
The Haunted World of El Superbeasto (2009)
Rob Zombie’nin kendi çizgi romanını animasyon olarak uyarladığı bu film, doğrudan DVD formatında izleyiciyle buluştu. Amerikan popüler kültürüne ve korku sinemasına sıkça göndermelerde bulunduğu filmde seks ve şiddet öğelerinin yanı sıra belden aşağı esprilerin had safhada olduğunu belirtmek gerekir. Herhalde çektiği en absürt çalışma olan The Haunted World of El Superbeasto, güreşçi ve film yıldızı El Superbeasto ile kardeşi Suzi X’in maceralarını anlatıyor. Nazi zombiler, dünyayı ele geçirmeye çalışan Dr. Satan gibi karakterlerin yanı sıra kendi çektiği filmlerdeki karakterleri de filme serpiştirmeyi ihmal etmiyor. 77 dakikalık süresine rağmen sürekli koşuşturmaca ve çene yarışı filme hakim olunca biraz yorucu bir deneyim oluyor. Senaryosunun ana hatlarını istismar sineması, mizah tarzını ise bolca seks ve küfür oluşturduğundan B-film hayranlarına bir nebze olsa hitap edebilir.
The Lords of Salem (2012)
Slasher türünden uzaklaşarak korkunun diğer alt türlerine yelken açan yönetmen bu sefer cadılık temasına odaklanıyor. 70’li yılların satanist filmlerine benzer bir dokusu olan The Lords of Salem, Rob Zombie’nin en ağır ilerleyen filmlerinden biri. Rosemary’s Baby (1968) ve The Sentinel (1977) filmlerine yakın kabuslarla dolu bir havası olmasına rağmen öncüllerinin yanına yaklaşamıyor.
Filmin konusundan kısaca bahsedersek: Radyo DJ’i Heidi’ye “The Lords” adında bir grubun plağı gelir. Dinlediği müzikle gittikçe bunalıma sürüklenen Heidi, bir grup cadının onun ele geçirmeye çalıştığının farkında değildir. Başrolde yine Sheri Moon Zombie yer alırken yönetmenin tarzını sevenler tabii ki bu filmden de uzak duramayacaktır.
31 (2016)
Kurbanların hayatta kalmaları için oyuna zorlayan korku filmleri 2000’li yılların en revaçta temalarından biriydi. Kapana kısılma sonrasındaki bol kan, kopan uzuvlar ve kaçınılmaz ölümle sonuçlanan insanların hallerini bir işkence pornosuna dönüştüren bu filmler, slasher türünün alanını daraltmıştı. 31 filmi de aynı mantıktan yola çıkıyor. İngiliz dönem filmlerinden fırlamış gibi duran satanist bir grup, kaçırdıkları insanları birtakım psikopatlara öldürtür. The Lords of Salem‘den sonra tekrardan kendi tarzına dönen Rob Zombie, yine sebepsiz şiddet ve işkenceye ağırlık veriyor. Ana karakterlerin zayıflığı filmin keyfini biraz kaçırsa da Doom-Head karakterini canlandıran Richard Brake filmi bir tık ileri taşıyor.
3 from Hell (2019)
Çekimleri tamamlanan ve kurgu aşamasında olan, 2019’da vizyona gireceği tahmin edilen 3 from Hell’den de yeri gelmişken bahsedelim. House of 1000 Corpses (2003) ve The Devil’s Rejects (2005) filmlerinden sonra aynı karakterlerle bir devam filmi geleceği duyuruldu. The Devil’s Rejects’in finaline rağmen Captain Spaulding, Baby ve Otis’in yine yerli yerinde olduğu bu devam filmi, bakalım Rob Zombie’yi eski günlerine döndürebilecek mi?
Reklam Filmleri
Korku temasını reklamlarda da kullanan yönetmenin deterjan ve karınca öldürücü ürünleri üzerine çalışmalarını You Tube’dan izleyebilirsiniz.