Otto Preminger’in yönetmenliğini yaptığı Angel Face (Muhteris Ruhlar, 1952), gelgitli bir aşk hikayesini anlatıyor. The Postman Always Rings Twice (Postacı Kapıyı İki Kere Çalar, 1946) filmine hem yakın hem de çok uzak bir çizgide ilerleyen yapım, kara film severleri memnun edecek bir kadroya sahip. Robert Mitchum ve Jean Simmons başrolü paylaşırken Mona Freeman, Barbara O’Neil, Herbert Marshall, Leon Ames ve Kenneth Tobey gibi isimleri de görmek mümkün.
Küçük bir kaza sonrası tanışan Frank ve Diane birbirlerinden çok etkilenirler. Frank, kendi araba galerisini açabilmek için ambulans şoförlüğü yapan fakir bir gençtir. Diane ise zengin bir dulla evlenen yazar bir babanın kızıdır. Babasına olan sevgisinin aksine üvey annesine nefret duymaktadır. Adeta kendini Külkedisi olarak gören Diane, kurtuluşu Frank’te arar. Mary ile ciddi olmasa da düzenli bir ilişkisi olan Frank ise Diane’nın melek yüzüne karşı koyamaz. Ama zaman geçtikçe Diane’nın pek de masum olmadığı ortaya çıkacaktır.
Angel Face filmini izlerken sanki The Postman Always Rings Twice veya Double Indemnity (Çifte Tazminat, 1944) tarzında bir ölümcül kadın (femme fatale) filmi beklentisi oluşuyor. Diane’nın üvey annesine karşı olan suçlayıcı ve kindar tavırları, hayatını istediği gibi yaşayamayan bir genç kızın şımarıklığından çok daha ölümcül ve hastalıklı bir karakteri betimliyor. Babasının yazamaması, en pahalı arabaya ve kıyafetlere sahip olamaması hatta Frank ile olan aşkını gizlice yaşamak zorunda kalmasının sebebi hep üvey annesidir. Annesini kaybettikten sonra tutkuyla bağlandığı babasını o kadınla paylaşmak zorunda kalması, Diane için ayrı bir kıskançlık sebebidir. “Elektra kompleksi”nin kanlı canlı örneği olan Diane’nın, yalnızlaştıkça kötücül ve histerik tarafı daha çok ortaya çıkar.
Frank ise araba yarışlarına katılmış ama II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle vatanı için savaşmaya gitmiştir. Döndüğünde ise kendi işini kurmaya karar vermiştir ama hayallerini gerçekleştirebilmesi için daha çok çalışması gerekmektedir. Savaşı gören çoğu kara film karakterinde olduğu gibi Frank’te de bir umursamazlık vardır. Kadınlara güvenmez ve kimseye bağlanmak istemez. Sevgilisi Mary ile sadece onu sıkboğaz etmediği için beraberdir sanki. Diane ile tanıştığında ise Mary’den ayrılmaz ama onu ikinci plana iter. Belki araba yarışlarında veya savaşta yaşadığı adrenalini tekrar hissettiğinden ya da zengin bir kadınla beraber olunca hayallerine ulaşabilme ihtimalinden ötürü Diane ile beraber olur. Çünkü her fırsatta ona güvenmediğini ve bu ilişkinin yürümeyeceğini dile getirmesine rağmen Frank, Diane’dan bir türlü kopamaz.
Bu tarz konuya sahip kara filmlerde, kadın karakterin iyi bir hayat sürmek için evlenmek zorunda kaldığı hep yaşlı bir adamdır. Angel Face filminde karşımıza çıkan ise bir üvey anne. Film, ilk yarısında Diane mı yoksa üvey anne mi kötü sorusuna yöneliyor, ikinci yarıda ise mahkeme ve Diane ile Frank’in yıpranmış ilişkisine odaklanılıyor. Özellikle Avukat Fred Barrett’ın laf cambazlığı ve kurguladığı hikaye ile duruşmanın seyrini değiştirmesi, Amerikan adalet sisteminin trajikomik yönünü gözler önüne seriliyor.
Laura (1944) ve Where the Sidewalk Ends (1950) gibi başarılı kara filmlerden aşina olduğumuz Otto Preminger, yine melodramdan çok, psikolojik gerilim ve gizem tarafı ağır basan bir kara filme imza atıyor.
KÜNYE / IMDB: 7,3
Yönetmen: Otto Preminger
Senaryo: Frank S. Nugent, Oscar Millard, Chester Erskine
Oyuncular: Robert Mitchum (Frank Jessup), Jean Simmons (Diane Tremayne Jessup), Mona Freeman (Mary Wilton), Barbara O’Neil (Catherine Tremayne), Herbert Marshall (Charles Tremayne), Leon Ames (Fred Barrett), Kenneth Tobey (Bill Crompton)
Müzik: Dimitri Tiomkin
Görüntü Yönetmeni: Harry Stradling Sr.
Kurgu: Frederic Knudtson
Ülke: ABD