Kara film, korku, bilimkurgu, müzikal gibi birbirinden çok farklı türdeki filmlere imza atan Robert Wise, her türün hakkını veren nadir yönetmenlerdendir. I Want to Live! (Yaşamak İstiyorum, 1958) adlı kara filmin de yönetmenliğini yapan Wise, bu sefer gerçek bir hikayeden yola çıkarak adalet ve idam eleştirisi yapıyor.
Barbara Graham, çoğunlukla ahlak masasını ilgilendiren suçlar işleyen ve küçük dolandırıcılıklar yapan bir kadındır. Ama bütün bunlara rağmen iyi niyetli, sevecen ve sözünü sakınmayan biridir. Barbara’nın kaderi daha küçükken yazılmıştır. Yaşamak zorunda olduğu hayatın sebebi ise düzgün bir aile ortamında yetişmemesidir. Henry ile tanıştıktan sonra hayatını 180 derece değiştirir ve onunla evlenip bir çocuk sahibi olur. Ama maalesef ne bir koca ne de bir çocuk, onun çürümüş hayatına tekrardan geri dönmek zorunda kalmasının önüne geçemez. Ve asıl hikaye burada başlar. Küçük dolandırıcılıklar yapan eski dostlarının yanına dönen Barbara, işlemediği bir suçtan dolayı hapse girer. Cinayetle suçlanır ve hem medya hem de adaletin her bir organı, onu günah keçisi ilan eder. En kötüsü de hayata sımsıkı bağlı olan bir kadının suçsuz yere idama mahkum edilmesidir. Çocuğuna tekrar kavuşacağı anı sabırsızlıkla bekleyen Barbara, idamın gerçekleşmemesi için elinden geleni yapacaktır.
Kara film karakterlerinin en büyük korkusu idamdır. Karakterler bir suç işlediğinde ya elektrikli sandalyeyi ya da gaz odasını boylamaktan çekinirler. Suça meyilli olan bu insanlar en yükseği hedeflerken bir anda yok olup karanlığa, hiçliğe gömülmekten korkarlar. I Want to Live! filmindeki Barbara’nın ise çok büyük hayalleri veya kısa yoldan zengin olma planları yoktur. O sadece hayatını kazanmak ve çocuğunun iyi bir şekilde yetiştirmesini ister. Ama onun işlediği suçlardan daha fazlası üstüne yüklenir ve bu da biraz kara filmin kör talihidir.
Filme konu olan Barbara Graham’ın hüzünlü kaderinin hikayesi, onun mektuplarından ve Gazeteci Ed Montgomery’nin makalelerinden yola çıkarak uyarlanmış. Barbara’nın suçsuz olduğuna inanan Montgomery’nin bakış açısıyla senaryolaştırıldığı için filmin biraz taraflı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü film ne kadar Barbara’yı suçsuz gibi gösteriyor olsa da günümüzde dahi birçok delilin onu işaret ettiğine ve bir katil olduğuna dair iddialar halen ağır basıyor. Bu açıdan bakıldığında filmin, hak kavramını etik olarak biraz zedelediğini düşünebiliriz. Ama bu noktada, ana temasını özetleyen asıl cümleyi, yine filmin kendi ismi söylüyor; “Yaşamak İstiyorum”. Bir insanın sahip olabileceği en temel hakkının yasalar yoluyla katledilmesine karşı verilen mücadeleyi işlemesi bakımından önemli bir kara film olduğunu söyleyebiliriz. Filmin en etkileyici kısmı ise final sekansı ama filmin tadını kaçırmamak adına burada değinmeyeceğim.
Bir yandan cazibeli ve sivri dilli, öte yandan ise anaç ve sevecen bir kadın olan Barbara Graham’ı canlandıran Susan Hayward’a “En İyi Kadın Oyuncu” dalında Oscar heykelini kazandıran oyunculuğu ise gerçekten başarılı. Sadece Hayward için bile izlenebilecek klasik bir yapım. Kara filme yakışan caz melodilerinden ve nükteli diyaloglarından da etkilenmemek biraz zor. Sadece kara film severlere değil mahkeme filmlerinden hoşlananlara da hitap eden I Want to Live!, klasikler deryasında küçük bir hazine. Ayrıca aynı isimli 1983 yapımı yeniden çevrim bir TV filminin olduğunu da küçük bir not düşelim.
KÜNYE / IMDB: 7,5
Yönetmen: Robert Wise
Senaryo: Nelson Gidding, Don Mankiewicz, Ed Montgomery
Oyuncular: Susan Hayward (Barbara Graham), Simon Oakland (Edward Montgomery), Virginia Vincent (Peg), Wesley Lau (Henry L. Graham), Theodore Bikel (Carl G.G. Palmberg), Philip Coolidge (Emmett Perkins), John Marley (Peder Devers), Alice Backes (Hemşire Barbara)
Müzik: Johnny Mandel
Görüntü Yönetmeni: Lionel Lindon
Kurgu: William Hornbeck
Ülke: ABD