Batmanlı yönetmen Hasan Gökalp, bu hafta vizyona giren yeni korku filmi “Kafir: Cuhenna Cin Kabilesi”ni ve korku filmi çekmenin zorluklarını anlattı. Başrollerini Selim Aygün ve Gamze Kırlı’nın paylaştığı filmde aşk yaşayan bir çifte yapılan büyü ve yaşadıkları musallat konu ediliyor.
Neden korku türünü tercih ediyorsunuz? Korku filmi çekmek diğer türlere göre daha mı kolay?
Sinema dünyasının olmazsa olmazlarından ve İslam Türk Kültürü’ne dayalı cinleri ve büyüyü konu alan korku filmlerini çekmek gerçekten kolay olmadığı gibi, başa da beladır…
2003 yılından beri senaryo yazıyorum ve çok önemli eğitim süreçlerinden geçtim. Yılların verdiği tecrübelerden sonra bir yönetmenin post prodüksiyon alanına giren ve çekimlerde daha başarılı olabilmesi için mutlaka bilmesi gereken masa başı kurguyu da öğrenerek, ilk sinema filmim olan Lanetli Anahtar için yönetmenlik koltuğuna geçip sinema dünyasına bende varım dedim.
Sinema dünyasına girerken bir korku filmiyle başlamak gerçekten de cesaret isteyen bir hamleydi. Lanetli Anahtar filmini çekerken ağzımızdan cin kelimesi düşmüyordu. Cinleri sürekli zikrettiğimiz ve korunma dualarını ihmal ettiğimiz için başımıza gelmeyen kalmadı. Bu nedenle cinli, büyülü korku filmi çekmek gerçekten de başa beladır.
Korku filminden sonra komedi çekmeyi planlarken bir arkadaşımın ısrarı ve verdiği gaz ile kendimi tekrar korku filmi hazırlıkları içerisinde buldum ve 2016’da yazmış olduğum Kâfir isimli ikinci korku ve gerilim türündeki sinema filmimi 2017’de çekmiş oldum… Tabi Kâfir filmini çekerken bu sefer karşılaşabileceğim hemen hemen her türlü aksiliğin önünü mümkün olduğunca kesmeye ve önlem almaya çalıştım. Nihayetinde olaylar yaşamadan filmi bitirmeyi ve final yapmayı başarmış oldum.
Çekimler sırasında sizi korkutan bir olay yaşadınız mı?
Kâfir filmin çekimlerini bitirdik ve post prodüksiyon için hazırlık yaparken elimizdeki kopyada en tehlikeli varlık olan “Cuhenna Cin Kabilesi”nin isminin geçtiği sahnenin olmadığını fark ettik. Oysaki o sahne çekilmişti ve görüntüler bilgisayarda kontrol edilmişti. Bu görüntüler nasıl oldu da yok oldu, bu durum resmen sır oldu ve hala gizemini koruyor.
Elimizdeki diski veri kurtarma şirketine verdik, o aya ait olan tüm görüntüler geri getirildi ama o sahneye ait hiçbir veri bulunamadı. Bu durum bizi iki ay boyunca huzursuz etti ve dualarla, besmelelerle o sahneyi çekmek için yeniden set kurduk ve o sahneyi çektik. Biz hep cinlerin istediği zaman karşınıza aksilikler çıkarma gücüne sahip mi diye düşünmeye başladık. Bazen bu işe nereden bulaştık diyorsunuz. Şahit olduğunuz bazı olaylar, duyduklarınız ve yapmış olduğunuz araştırmalar bazen o varlıkların size müdahale edebildiğini düşündürüyor ve inanmaya başlıyorsunuz.
Filmde gerçek büyü mü kullandınız?
Filmin büyücü sahnesinde gerçekten de büyüde kullanılan yazıları ve büyü kâğıtlarını kullandık. Bu sahne gerçekçi olsun diye büyü ayini yaptırıp o kağıtları yaktırdık. Yaşanmış gerçek bir hikâyeyi, o kasabanın yerli vatandaşlarından dinleyip kaleme döktüm ve her şey kılıfına uygun olması gerektiğini düşünerek, birçok riski göze aldık ve dualarımızı da ihmal etmedik.
Korku filmi çekmek isteyenlere tavsiyeleriniz var mı?
Ben hâlen düşündüklerim ve söylediklerimin arkasındayım. Cinli ve büyülü korku filmi çekmek gerçekten başa beladır. Psikolojisi ve iradesi güçlü olmayan, hele korunma dualarını bilmeyen kimse korku filmi çekmesin derim. Çünkü bu durum karşınıza kötü sonuçlar çıkarabiliyor. Aklınızı kaybedersiniz ve bunun tıpta sakinleştirici kullanmaktan başka bir çaresi olmadığına inanıyorum. Sonra size bir iki hastalık ismini koyup, ilaç yazıp evinize yollarlar.
Kaynak: Basın Bülteni