Aneesh Chaganty’nin ilk uzun metraj yönetmenliği olan Searching (Kayıp Aranıyor, 2018), isminden de anlaşılacağı üzere bir kayıp vakasına odaklanıyor. Sundance Film Festivali’nde hem İzleyici hem de Alfred P. Sloan Film Ödülü alarak adından söz ettiren Searching’in kadrosunda John Cho ve Debra Messing yer alıyor.
Karısını birkaç yıl önce kaybeden David, kızı Margot ile beraber biraz buruk bir hayat sürmektedir. Bir gün Margot kayıplara karışır ve David kızını bulabilmek için davaya bakan dedektifle işbirliği yapar. Ama işleri hiç kolay değildir. Çünkü David aslında kızını hiç tanımamaktadır. Onun dizüstü bilgisayarını açıp bir yandan kızıyla alakalı delil toplamaya çalışacak diğer yandan da kızını yeniden tanımaya başlayacaktır.
Acılı bir babanın kızını bulabilmek için emniyet organlarından daha fazla çaba sarf etmesini anlatan sayısız film mevcut. Searching’i benzerlerinden ayıran nokta ise teknolojinin nimetlerinden faydalanması. Açılışında, mutlu aile tablosunun bozulana kadarki süreç çok iyi işlenmiş ve film aynı ahenkle devam ediyor. Google, Gmail, Facebook, Twitter, Youtube gibi aklınıza gelen çoğu site ve sosyal paylaşım platformu kullanılıyor. Bazen yazışmalarla bazen ise görüntülü konuşmalar ve güvenlik kamerası kayıtları aracılığıyla ipuçlarını takip ediyoruz. Günümüz korku sinemasında sıklıkla kullanılan buluntu (found footage) filme polisiye türünde bir bakış açısı getiriliyor. Etkileşime geçilen platform sürekli değiştiğinden dram olmasına rağmen kendi içinde dinamikliği sağlamayı başarıyor. Mesela görsel olarak benzer bir tarza sahip olan korku filmi Unfriended (2014), da Skype üzerinden çekilmiş gibi gösterilmişti. Tabii polisiye ve korkunun gerektirdikleri farklı olduğundan iki yapım arasında dağlar kadar fark var.
Filmin tamamı David’in bakış açısından ilerlediğinden onunla beraber gelişmelere şahit oluyoruz. Searching’i asıl özel kılan taraf ise bilgisayar veya telefon ekranından olayları görmemiz. Peki bütün bunları çıkarsaydık ve önümüze kamerayla çekilmiş haliyle kurgulanmış bir film sunulsaydı aynı hikayeyle bu kadar etkileyici olabilir miydi? Hikayenin takibi daha kolay olurdu ama tahminen sıradanlaşır ve izleyicide bıraktığı röntgencilik hissinin kaybolmasına yol açardı. İnternette çok da aktif olmayan Margot’un bıraktığı küçük izler bu kadar cazip gelmeyebilirdi.
Sosyal medya insan hayatının bu kadar odak noktası olmuşken sinemada kendine yer bulması kaçınılmaz oluyor. Çoğunlukla bu tarz örnekler distopik yakın gelecek bilimkurgularının malzemesi haline geldi. Bilinen en yakın örnek olarak da Black Mirror dizisini sayabiliriz. Garip bir şekilde çoğu insan sosyal medyayla içi içe yaşamasına ve sanal dünyada “fenomen” olma çabasına girmesine rağmen her gün kullandıkları platformu hicveden yapımlara da aynı şekilde ilgi gösteriyor. Searching filmi ise sosyal medyayı amacına ulaşabilmek adına bir araç olarak kullanıyor. Eleştirisini ise aralara serpiştirmek ile yetiniyor. Medya organlarını sert bir dille eleştiren klasik örnekler ve yakın gelecek bilimkurgularına göre hiciv kısmını biraz geri planda tutarak baba- kız ilişkisine ağırlık veriliyor. Böylece olayın dramatik çatısına ve soruşturmaya daha çok odaklanmamıza olanak tanıyor.
Bir bütün olarak baktığımızda Searching için polisiye türüne görsel olarak farklı bir bakış açısı getirdiğini söyleyebiliriz. Finaldeki sürpriz de sonlarına doğru düşen tempoyu göz ardı edebilmemize olanak sağlıyor. İpuçlarını takip etmeyi seven izleyiciler vizyondayken kaçırmasın.
KÜNYE / IMDB: 7,9
Yönetmen: Aneesh Chaganty
Senaryo: Aneesh Chaganty, Sev Ohanian
Oyuncular: John Cho (David Kim), Debra Messing (Dedektif Vick), Michelle La (Margot Kim), Joseph Lee (Peter), Sara Sohn (Pamela Nam Kim)
Müzik: Torin Borrowdale
Görüntü Yönetmeni: Juan Sebastian Baron, Nicholas D. Johnson, Will Merrick
Kurgu: Nicholas D. Johnson, Will Merrick
Ülke: ABD