İlk yönetmenlik denemesi The Cabin in the Woods (Dehşet Kapanı, 2012) filminden sonra senarist ve yapımcılığa ağırlık veren Drew Goddard, ikinci filmi ile nihayet izleyici karşısına çıktı. İlk filminde bir kulübeyi mesken tutarak korku türünde bir yapıma imza atan yönetmen, Bad Times at the El Royale (El Royale’de Zor Zamanlar, 2018) filminde ise bu sefer ilginç bir oteli mekan olarak kullanıyor. Goddard, yine tek mekana sıkışmış ve çok katmanlı bir olay örgüsüne sahip gerilim dolu bir yapım ile karşı karşıya bırakıyor bizi.
Nevada ve Kaliforniya sınırlarının geçtiği bir alanda yer alan El Royale, Cal Neva Oteli’nden esinlenilerek tasarlanmış. Kumarhanelerin Nevada’da yasaklanmasıyla bir dönem ünlülerin uğrak yeri olan mekana ilgi azalmış ve müşteriler ayağını çekmiştir. Eski ihtişamını kaybederek nostaljik ve sıradan bir otele dönüşmüştür. En son gelen müşterilerle işlerin rengi değişecek ve mekan tekrardan hareketlenecek ama silahlar patlayacak, kan dökülecek ve sırlar ortaya çıkacaktır.
Bad Times at the El Royale; aile, vatan sevgisi gibi değerleri yitirmek üzere olan 60’lar Amerika’sını işliyor. Vietnam Savaşı halen devam etmektedir ve işlenen her türlü suç artık normal karşılanmakta, yasalar ise çoktan işlevini yitirmiştir. Yapım, o sırada yeni Amerikan Başkanı olan Richard Nixon’ın politikasını ve karanlık Amerika’yı da alt metninde işlemekten geri kalmıyor. Her kesimden anti kahramanı buluşturarak dönemin karanlık panoramasını çiziyor. Casusluk, şantaj, cinayet, soygun gibi suç işleyenleri tek mekana sıkıştırarak bir nevi “hangisi daha az kötü?” sorusunu soruyor izleyiciye. Müşterilerin kaldığı odalardan yola çıkarak bölümlere ayrılan film, anti kahramanları yavaş yavaş tanımamıza olanak tanırken yalanları da tek tek ortaya dökülüyor. Film hareketli olmasına ve çok karakter barındırmasına rağmen 141 dakikalık süresi zaman zaman temponun düşmesine yol açıyor. Özellikle final sekansına girmeden önce senaryosunun biraz sarktığını ve yer yer tekrara düştüğünü söyleyebiliriz. Ama Billy Lee karakterinin olaya dahil olmasıyla tempo tekrardan yerini buluyor. Ayrıca bütün sürprizleri sona bırakmak yerine filmin içine dağıtması da izlenirlik açısından süreyi unutmamıza olanak tanıyor.
Zengin bir oyuncu kadrosuna sahip olan Bad Times at the El Royale’de Jeff Bridges, Cynthia Erivo, Lewis Pullman, Dakota Johnson, Jon Hamm, Chris Hemsworth’un yanı sıra Nick Offerman, Xavier Dolan ve Shea Whigham’da küçük rollerde karşımıza çıkıyor. Genellikle kalabalık kadrolu filmlerde yüzeyselleşme başat sorunlardan biri olmasına rağmen neredeyse her bir karaktere aynı özen gösterilmiş.
Son zamanlarda çekilen yeni kara filmlere nazaran kalburüstü bir yapım olan Bad Times at the El Royale, ufak kusurlarını görmezden gelirseniz gayet eğlenceli bir yapım. Cynthia Erivo’nun güçlü sesiyle hayat bulan şarkılar da dönemin ruhunu yansıtması açısından filme ayrı bir renk katmış. Kısaca; senaryosu, oyuncu performansları ve özellikle kurgusuyla arapsaçına dönmüş şık bir suç hikayesi izleyiciyi bekliyor.
KÜNYE / IMDB: 7,7
Yönetmen ve Senarist: Drew Goddard
Oyuncular: Jeff Bridges (Peder Daniel Flynn), Cynthia Erivo (Darlene Sweet), Lewis Pullman (Miles Miller), Dakota Johnson (Emily Summerspring), Chris Hemsworth (Billy Lee), Jon Hamm (Laramie Seymour Sullivan), Cailee Spaeny (Ruth Summerspring), Nick Offerman (Felix O’Kelly), Xavier Dolan (Buddy Sunday), Shea Whigham (Doktor Woodbury Laurence)
Müzik: Michael Giacchino
Görüntü Yönetmeni: Seamus McGarvey
Kurgu: Lisa Lassek
Ülke: ABD