Tek mekana sıkışmış bir suç filmi olan Danimarka yapımı Den skyldige (The Guilty / Suçlu, 2018), 8. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde gösterildi. Festivalin temasına yakışır bir biçimde suç, adalet, masumiyet kavramlarını irdeleyen yapım, yeni kara filmin derdini en iyi anlatan yapımlardan. Film, çıldırmaya yüz tutmuş çaresiz karakterleri ile Danimarka’nın huzur ve güven veren imajını zedeleyerek bireysel çıkmazlara ayna tutuyor.
Sundance, Rotterdam gibi birçok festivalden ödülle dönen film, Gustav Möller’in ilk yönetmenliği. Jakob Cedergren ise neredeyse tek görünür karakter olan Asger Holm ile başrolde yer alıyor. Acil yardım merkezinde çağrılara bakan polis memuru Asger’ın departmandaki son gününü işleyen Den skyldige, ilk bakışta klişe bir hikayeye sahip. “Son gün ve karakteri zora sokacak bir görev” polisiyenin vazgeçilmez temalarından biridir. Yaptığı bir hatadan dolayı devriye polis memurluğundan alınıp masa başına oturtulan Asger, bitmek bilmeyen sıkıcı günlerinden birini yaşamaktadır. Ama kaçırıldığını söyleyen bir kadının yardım çağrısıyla günü hareketlenecektir. Filmin başında gördüğümüz ilk telefonlarda, yaptığı işi ve mağdur insanları küçümsemesinden örnekler izliyoruz. Onları görmüyor olsa bile devriye tecrübesinden dolayı tam bir eski kurttur ve karşı tarafın yalanlarını ve abartılı hallerini umursamaya hiç niyeti yoktur. Fakat telefonda ağlamaklı konuşan Iben onu etkilemeyi başarır. “Şu an devriyede olsaydım iki dakikaya onu kurtarırdım” edasıyla hareket eder. Ama adeta bir odaya tıkıldığından telefon görüşmeleriyle hayat kurtarmak zorundadır. İlk önce görevinin sınırları içinde yardımcı olmaya çalışır sonra da tanıdıklarını devreye sokar. Sınırlarının dışına taştıkça yaptığı hatalar birbirini kovalar.
Den skyldige, tek mekan filmi olmasına rağmen aslında üç ayrı noktada geçiyor. Acil yardım hattı merkezi hem ana karakterin hem de izleyicinin gördüğü mekan. Diğer iki karakterin hikayeye katılımı ise telefon aracılığıyla arabada ve evde gerçekleşiyor. Kaçırılan Iben’in üzüntülü ses tonunun ardında, giden arabanın tıkırtıları, annesini özleyen Mathilde’in arkasında ise sessizlik hakimdir. Göremesek bile film, bu mekan ayrılığını yansıtmayı başarıyor. Ayrıca başka bir santral merkezi, yardım hattını arayanlar ve Asger’ın arkadaşlarıyla konuştuğu telefon görüşmelerinde de görsel olarak Asger’ın yanına konumlansak bile aslında ana karakterle beraber işitsel olarak mekan değiştiriyoruz. Benzer örneklerle karşılaştırdığımızda ve izleyiciyi hiç dışarı çıkarmamasına rağmen Den skyldige’nin gayet dinamik bir yapısı olduğunu söylemek mümkün. 2013 yapımı The Call’da olduğu gibi acil yardım hattındaki bir karakteri işlerken, Locke (2013) ve Buried (2010) filmlerine benzer bir biçimde diğer önemli karakterleri sadece sesleriyle tanımamamız mümkün oluyor.
Filmde dikkat çeken diğer bir başka detayı ise içinde geçen diyalog özetler nitelikte. “Kapıyı kapattığımda her şey geride kalacak sandım.” Hem karakterlerin hem de tek mekana sıkışmanın tek cümleye indirgenmiş bir hali gibi bir izlenim bırakıyor. Özgürlüğüne düşkün olan ve devriye işine yani sokaklara geri dönebilmek için çabalayan Asger bile bir noktadan sonra dışarıyla bağlantısını kesiyor. Karanlık bir odaya kapandığı zaman sadece Iben ve çevresinde gelişen olaylara odaklanmış bir iletişim yolunu seçiyor. Olayı çözebilmek adına kendisini kapatırken Iben ve Mathilde’e kapalı kapıları açmasını salık veriyor. Bir yandan yaşananlar ile diğer yandan da geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Asger’a sürekli yakın plan girilmesi de onun sıkışmışlığının boyutunu gözler önüne seriyor. Birkaç diyalogla geçiştirilen Asger’ın geçmişi ise biraz Hollywood özentisi gibi durmasına rağmen filmin artıları bu eksiği az da olsa kapatıyor.
Basit bir fikre, kısıtlı bir mekana ve kırmızı haricinde soğuk bir renk tonlamasına sahip olan Den skyldige, yavaşça tırmanan gerilimiyle Kuzey Avrupa ülkesinden çıkma iyi bir yeni kara film. 30 Kasım’da ülkemizde de vizyona girecek olan filmi, hikaye odaklı ilerleyen anlatıdan hoşlananlara ve aksiyon beklentisi olmayanlara tavsiye ederim.
KÜNYE / IMDB: 7,8
Yönetmen: Gustav Möller
Senaryo: Emil Nygaard Albertsen, Gustav Möller
Oyuncular: Jakob Cedergren (Asger Holm), Jessica Dinnage (Iben), Katinka Evers-Jahnsen (Mathilde), Johan Olsen (Michael), Omar Shargawi (Rashid)
Müzik: Carl Coleman, Caspar Hesselager
Görüntü Yönetmeni: Jasper Spanning
Kurgu: Carla Luffe Heintzelmann
Ülke: Danimarka