Seri katil Dennis Nilsen’ın yakalandıktan sonraki dava sürecini anlatan ITV yapımı Des (2020) adlı mini dizi kalburüstü bir yapım. Yakın zamanda Netflix’te yayınlanan Memories of a Murderer: The Nilsen Tapes (Bir Katilin Anıları : Dennis Nilsen, 2021) belgeselinden daha etkileyici bir çalışma olduğunu söylemek mümkün. Özellikle David Tennant ve Daniel Mays’in hem gerçek kişilerle benzerlikleri hem de inandırıcı performansları diziyi bir adım öteye taşıyor.
Eğer seri katil Dennis Nilsen hakkında bilgi sahibi değilseniz yazının bundan sonrası dizinin sürprizlerini içerebilir uyarısında bulunayım.
Des, bir seri katil dizisinden beklenebilecek “katil kim” sorusunu sormuyor. Daha çok “maktul kim” sorusuna odaklanıyor. 10’nun üzerinde cinayet işleyen Dennis Nilsen, öldürdüğü kişilerin birçoğunun adını bile hatırlamamaktadır. Cinayete kurban gidenlerin kimliklerine ulaşmak ise Dedektif Peter Jay’in omuzlarına yüklenir. İşin ilginç tarafı ise bu kadar cinayet işleyen bir seri katilin tesadüfen yakalanmasıdır. Seri katilin öldürdüğü insanların kemiklerinin kanalizasyonu tıkaması Dennis Nilsen’ı ele verir. İngiltere’nin görmezden geldiği, yok saydığı insanların ölü bedenlerinden ayrılan parçalar adeta gelişmiş bir ülkenin sistemini tıkamıştır. Ve sonunda kötü kokuların yayıldığı bu arızanın giderilmesi gerekir. Genellikle bu tarz sorunlarda iki yöntem karşımıza çıkar. Ya arızayı temelli çözmek yerine günü kurtarmaya yarayan kolay yol tercih edilir ya da sorun çözülene kadar uğraşılır ve gerekirse topyekûn bir değişikliğe gidilir. Fakat Dennis Nilsen davasında ilk yol tercih ediliyor. Katili mahkum ettirecek kadar maktulün kimliğine ulaşılması adalet adına yeterli görünür.
İngiltere’deki çarpık sistemin temelinde evsiz ve işsiz gençler yer alıyor. Evlerinden ayrılıp bir umutla şehre gelenler, sıcak bir yuva ve iş bulmak umuduyla yeni bir sayfa açmaya niyetlidirler. Fakat Dennis Nilsen gibi sakin ve kibar bir insanın tuzağına düşüp ondan beklenmeyecek bir vahşete maruz kalırlar. Olayın acı tarafı ise ortadan kaybolan gençlerin peşine düşülmemesidir. Aslında seri katilin hayatından daha ilgi çekici olan; bu hem fiziksel hem de toplumsal olarak kayıp olan gençlik için adaletin tesadüfen yerine getirilmesidir. Hatta bazılarının, emniyet tarafından aynı umursamazlığa maruz kalmaya devam etmesi de cabası…
Katilin cinayetleri işlerken peşinden giderek olaylara tanık olmamızın sağlandığı yapımlar yerine Des dizisi, adalet sürecini takip eder. Gerçek görüntülere zaman zaman yer verilmesini de göz önünde bulundurduğumuzda yarı belgesel bir hava hissetmeniz mümkün. Oyunculuklara iyi bir senaryo eşlik ettiğinden, bu tarz yapımlarda düşülebilecek en kötü şey olan canlandırma izlenimi de böylece ortadan kalkmış oluyor. Hiçbir cinayeti birebir görmeyiz ama katilin rahat ve utançtan eser olmayan tavırlarıyla yine de izleyiciyi huzursuz etmeyi başarır.
Des’i özellikle polisiye ve gerçek hikayelerden hoşlanan izleyicilere tavsiye ederim. 3 bölüm yayınlanan dizinin toplam süresi 143 dakika olduğundan, hem sinema filmi tadında hem de kısa sürede etkileyici bir yapım izleyebilirsiniz.
KÜNYE / IMDB: 7,7
Yönetmen: Lewis Arnold
Senaryo: Kelly Jones, Luke Neal, Lewis Arnold, Brian Masters (Killing For Company kitabından uyarlama)
Oyuncular: David Tennant, Daniel Mays, Jason Watkins, Ron Cook, Barry Ward, Faye McKeever, Ross Anderson, Laurie Kynaston, Tony Way
Müzik: Sarah Warne
Görüntü Yönetmeni: Mark Wolf
Kurgu: Sacha Szwarc
Ülke: İngiltere